16 Kasım 2008 Pazar

Efsaneler Ölmez, Sadece Şekil Değiştirir :) VW GOLF V


Gel zaman git zaman, yıllar su gibi akıp gitti. Üniversiteye başladım hatta 3. sınıftayım. 2004'ün mart ayı. Evde tv izliyorum. NTV'deyim, reklam arasında enfes bir şarkı eşliğinde süzülen şahane bir varlık gördüm. Fonda Marilyn Monroe resmi vardı. Silver bir Golf arz-ı endam ediyor. Sonunda da bu yazı. Efsaneler ölmez sadece şekil değiştirir. Belki bu sefer bunu alırım diyorum :) Hemen özelliklerini araştırıyorum. Aracın donanım ve motor özellikleri artırılmış. İçi genişlemiş gayet sevindirici bir detaydı bu da. Motor özellikleri revize edilen araç karşılaştırmalı testlerde bir kez daha rakiplerini perişan etmiş, zirveye doğrudan yerleşmiş. 1.6 16V FSI, 115 HP gücünde motor ve 6 ileri vitesle donatılan otomobil, yakıt tüketimini aşağıya çekmiş böylece. 0-100 km/s hızlanması 10.8 saniye olan bu makine Golf'e maksimum 192 km/s hıza ulaştırmış. Eski 8V teknolojili 1.6 lt motor da yeni kasaya 5 ileri vitesli şanzımanla aktarılmış. Onun yakıt tüketimi daha yüksek ama yine rakiplerini yenmeyi bu modelle de başarmış. 0-100 km/s hızlanması 11.4 saniye olan bu makine maksimum 184 km/s hız yaptırabilmiş 5. nesil Golf'e. 2005 yılında galeriye gidip 1.6 16V FSI modeline bindim. Nefis bir kırmızı rengi vardı. Full donanımdı bayıldım. 2006'da yine galeriye gittim. Dünya Kupası için sınırlı sayıda üretilen ama talep patlaması yaşatan Golf Goal modeline bindim. 1.6 lt 5 vites seçenekli 102 HP versiyondu. Yine şahaneydi. Kısacası efsane otoriteler tarafından çok eleştirilen 5. nesliyle de beni büyülemişti. 2007 yılında nefis bir atak geldi VW'den. 1.4 lt TSI teknolojili motorla donatıldı GOLF. Maksimum gücü VW için, 1.4 lt motordan görülmeyecek bir rakamdı bugüne dek. Tam 140 beygirdi motor gücü. 0'dan 100'e tam 9.2 saniyede sıçrayan araç maksimum 205 km'lik hızı ve buna rağmen düşük yakıt tüketimiyle gönlümü fethetti. Alabildim mi peki? Hayır :(

Efsaneler Ölmez, Sadece Şekil Değiştirir :) VW GOLF IV


1998 yılıydı hiç unutmam. Liseye yeni başlamıştım. Kalabalık bir sokakta yürürken halojen optik farlarıyla resimde gözüken aslan parçası araba üzerime gelmişti. 14 yaşında bir ergen olarak o güne dek hiç görmediğim parlaklık ve saydamlıktaki farlarına ve kırmızı rengine aşık olmuştum. Ne kadar şirin bir araba diye düşünmüştüm. Tam da o yıl arabaların teknik özelliklerini araştırıp öğrendiğim yıldı. Arabanın adı VW Golf'tü. Yeni tanışmıştım onunla. Allah'ım bana da bundan bir tane nasip eyle demiştim maalesef daha göremedik o günü. 1.6 lt hacmindeki motoru 100 HP (horse power=beygir gücü) gücünde 145 Nm de tork üretiyordu. 0'dan 100 km hıza 10.9 saniyede tırmanan otomobil maksimum 188 km/s hız yapıyordu. Bir gün bir arkadaşın kullandığına binmek nasip oldu. Rahatlığına kompakt yapısına hayran kalmıştım. Zaten kompakt sınıfın lideriymiş kendisi. Rakipleri Opel Astra, Ford Focus ve Renault Megane'a kök söktürüyormuş :)Otomobil zamanına göre çok zengin bir donanımla piyasaya çıkmıştı halen de rakiplerinden bir gömlek üstün olmayı sürdürüyor. 1997 yılında piyasaya çıkan Golf IV 2000'de ufak bir makyaj geçirdi. Motoru da yenilenen aracın donanımı da zenginleştirildi. 100 HP gücündeki 8V teknolojisi yerini 105 HP gücündeki 1.6 16V motora bıraktı. 0'dan 100'e 10.5 saniyede çıkıyordu artık. Maksimum hızı da 192 km/s'ti. 2003 yılında bu efsane seri üretim bantlarına veda ederek yerini 5. nesle bıraktı. Halen daha gördüğümde yüzümde tebessüm oluşturuyor :)

Reyting Arenası

Efendim son zamanlarda ölçümlerle ilgili skandal haberler basında patlayıveredursun ben hergün uçankargada (uçankuş muydu yoksa) yayınlanan reyting tabelasına bakmadan duramıyorum. Kim ne yapmış kim ne kadar izleyici çekmiş merak ediyorum işte. İzleyici zevklerini çözmeye başlıyorum, en fazla da listenin tepesine yani prime time'a bakıyorum.

Haftanın ilk günü, Kanal D'de binlerce haftadır yayınlanıyormuş hissiyatı uyandıran Arka Sokaklar totalde, atv'nin Elveda Rumeli'si ise AB'de kanatlanıp uçuyorlar listenin en tepesine. Kanal D'nin kalitesi her hafta inanılmaz bir düşüş sergileyen, sonunda her haftaki olağan yönetmen senarist ve oyuncu değişikliklerine dayanamayıp bıraktığım Yol Arkadaşım dizisi AB'de bu iki diziyi izliyor, inişli çıkışlı grafiğiyle. Show'un Eşref Saati var inişli çıkışlı gidiyor o da. Bir de Star TV'nin bu seneki tutan tek bombası(?) Son Bahar var. İlk ona zar zor da olsa giriyor bu üç yapım. Show'un Karamel'i ilk hafta iyi reyting alamamıştı bakalım 1500 kere verilen tekrarı iş yapacak mı?

Salı günü ilk kuşakta çok çetin bir rekabet var. Küçük Kadınlar totalde hayli yüksek izlenme oranlarına ulaştı. Yazın başlamıştı. Tam gaz devam ediyor. Onu yine Kanal D'nin asırlardır devam eden 1001 karanlık gece'si izliyor. Show TV Dudaktan Kalbe ile hem AB'de hem totalde bu ikiliyi takip ediyor. ATV'nin bence en güzel dizisi Benim Annem Bir Melek, Dudaktan Kalbe'yi izliyor iki kategoride de. Gerilemeye başlamıştı son haftalarda ATV ani kararla o saate Canım Ailem dizisini koydu. Benim Annem Bir Melek ilk sezondaki gibi Pazar oynayacakmış. Hayırlısı. Star'ın bu gündeki dizisi Ay Işığı ilginç bir konu ve kadroya sahip. Reytinglerinde ilk haftaya göre az da olsa toparlanma var bakalım kanal gerekli sabrı gösterecek mi?

Çarşamba akşamı Yaprak Dökümü gecesi. Özeti yeni bölümü kolajı nesi varsa diğer dizileri ezip geçiyor. Güzel bir dizi hak ediyor reytingini. Atv 6 sezondur Avrupa Yakası'nı yayınlıyor. Sürekli kadro yenileyen dizi bu nedenle daha uzun bir süre devam edecek gibi duruyor. Kanal D BKM Mutfak Çok Güzel Hareketler Bunlar'ı pazara aldı çarşamba reytingi de güzeldi. Show TV Var mısın Yok musun'la pastadan dilim koparmaya çalışıyor.

Haftanın ilk üç günü prime time lideri Kanal D. Dördüncü gün işler değişiyor. Show TV Kurtlar Vadisi Pusu ile Kanal D'ye kök söktürüyor. Kanal D Aşk-ı Memnu ve Annem'i peşpeşe yayına sürüp ikinci sırada günü tamamlıyor. Atv'nin Parmaklıklar Ardında'sı gün geçtikçe potada erirken, Star'ın yazın çok iyi reytingler alan Son Ağa'sı da gitgide alt sıralara gömülüyor.

Cuma akşamı tam kaos yaşanıyor. Kanal D önceleri Aşk Yakar artı Asi formülasyonunu denedi. Baktı kan kaybediyor Asi ve Beyaz Show'u öne çekip Aşk Yakar'ı Yaprak Dökümü'nün ardına aldı. Kanal D Asi ve Beyaz Show'la çok iyi reytingler almaya devam ederken Atv sonunda bir atak yaptı ve Adanalı ilk iki bölümde Asi ile zirveyi paylaştı. Atv adına sevindirici bir gelişme bu. Show'un Gece Sesleri de son haftalarda kan kaybetse de sezonun iyi işlerinden biri iyi reyting alıyor. Doktorlar ise son hızda düşmeye devam ediyor. Cuma asıl kaosu Star tv yaşıyor. Cuma akşamı sezonun en iddialı işi olarak ekrana sürdükleri Kalpsiz Adam, AB grubunda 12., 15., 18., 22., 26. ve 27. olmuş geride kalan 6 bölümde. Totalde ise durum daha vahim. Sırasıyla 18., 15., 18., 19., 26. ve 36. olmuş. Önceleri 20'de Kalpsiz Adam 22'de Derdest yayınlanırken kanal stratejik bir hatayla yerleriyle oynamış böylece bu değişiklik olan düşük reytingi yarıya indirmiş.

Haftasonunu da başka bir yazıda değerlendiririz. Çıkan sonuç şu ki, Kanal D Aşk Yakar haricinde pek bir falso vermedi kış sezonunun ilk 2.5 ayında. Show TV, ATV önceki yıllardan kalan işleriyle devam ederken en büyük atağı yapmasını beklediğim Star TV henüz bir patlama yapamadı.

El elde baş başta kalmak...


Yaprak Dökümü'nde bu hafta enfes bir sahne vardı. Ferhunde Şevket'in tahliye olmasından sonra, Şevket'i aldattığı sevgilisi Levent Tuncel'in uzun vadeli uzatmalı eskiliği saçlarının dip boyası bir karış siyah olarak arz-ı endam eyleyen Aslı'ya geri döneceğini ve onunla evleneceğini öğrendi. Ferhunde uzun süredir yanında gezdirdiği nihayet bir kaç haftadır konuşmaya başlayan konuşunca da karaktersizlik yapan ekürisi evde kalmış Gülşen'le arabaya bindi ve gitti. Yolda giderken de hafiften nemli gözlerle "Şevket gitti, Levent gitti, el elde baş başta kalıverdik" deyiverdi. Sonra ağlarken birden gülmeye başladılar ki, görülmeye değer bir sahneydi. Ferhunde kişisinin repliklerine bu derece özenen yazım ekibine teşekkür ederek bu karakterle ilgili diğer gözlemlerimle devam etmek istiyorum...

Ferhunde ilginç bir tipleme aslında. Boyuna kötülük yapan bir cadı değil. Arada iyiliklerini, sağlam laf dokundurmalarını, çıkardığı çıngarları, duygusal patlamalarını keyifle izliyorum. Eğlenceli bir karakter bana sorarsanız. Anneme sorarsanız cadalozun önde gideni, ailenin felaketlerinin yegane sebebi. Oysa ki hamurlarında böylesi bir bozukluk olmasa aile bireylerinin (Leyla, Necla ve Şevket'i diyorum) birbirlerinin kısmetlerine göz koymazlar koca kapmaca oynamazlar ve de Şevket beyefendi de bankaları falan hortumlamazdı. Ferhunde bunlara gazı veriyor diye kabahatli oluveriyor. Gaz ayarlarında bir sorun varsa Ferhunde napsın??